İlk deplasman galibiyetimizle birlikte bu sezonu büyük oranda tamamladık. Gol, maçın başlarında Yusuf Barasi'den. Sevinsek mi üzülsek mi bilemiyorum ama en azından son haftalara rahat girmek iyidir. Düşen takımlara puan verme eğilimimiz olduğu için taraftar olarak rahat başlamadığımız bir maçtı. İlk maçta da 2-0 öne geçmişken 2-2'ye gelen bir maç vardı; uzun süre puan alamayan rakibe o maçta puan vermiştik. Kadroda önemli eksikler vardı; Yusuf Sarı, Emre Akbaba, Semih Güler, Gravillion yoktu bugün. Sonuçta maçın başında işi sıkı tutup, sonrasında rölantide oynadık. Sezonun detaylı analizi gelecek tabii ki daha sonra ama bu kadro kalitesiyle, kötü ligte orta sıralarda yer almak çok da kötü bir durum değil. İyi başlayan lig kötü devam etti ve olabilecek en iyi şekilde bitti. Kötünün iyisi diyelim. Sezon ortasında düşüyoruz diye dertlenen arkadaşlar rahatlayabilir.
Dünkü maçta, muhteşem koreografi dışında gündem olan bir iki konu daha vardı; onlara dair de yazmak istedim. Öncelikle maç öncesi seremonide Adana Demirspor formasıyla GS'li oyuncuların önünde duran bir kardeşimizin ellerini kulaklarına götürerek yaptığı, Icardi gol sevinci hareketi... Demirspor formasıyla yapılan bu hareket hoş olmadı. Suçu onda aramak mümkün değil; içinde yetiştiği başarıya tapan ve 3 büyütülmüşlerin hegemonyasındaki popüler kültür çamuru, onu oradan çıkaramayan ailesi ve çevresi asıl suçlu. Pek çoğumuz yaşamı boyunca bu yoldan geçti. Umarım o da, yolu demiryoluna, oradan maviliklere çıkan herkes gibi Adana Demirspor zehrini aldıktan sonra başka arayışlardan uzak kalır. Sahaya çıkarken ona bu hareketi yapmasını telkin eden her kimse, bu kardeşimize iyilik değil kötülük yaptı; sadece ona da değil hepimize. Kentin kimliğini, kendi kimliğini başkalarına emanet kimselerden bize iyilik gelmez. Sahaya çıkmak için seçilmiş bu çocuğumuz, büyük ihtimalle kulüp içinde